23 Eylül 2013 Pazartesi

atarlı şişko ve koca göbeği

eeyyy hamileliğinde az kilo alan ve/veya bebek doğduktan sonra kilolarını hop diye veren anneler!
sözüm size...

bi gidin ya, adamın asabını bozmayın! sevmiyorum sizi, hayır kıskandığımdan falan diil, sevmiyorum işte! ühühühü...

kandırıldım ben... hamileliklerinde 38 kilo aldığını ve hemencecik o kiloların gittiğini söyleyen halalar tarafından kandırıldım! abimi doğurduktan sonra eski kilosundan daha da zayıf hale düştüğünü anlatan annem tarafından kandırıldım! ühühühü...

zaten bloğa da yazıp duruyodum hamileyken ve gitgide kilo alırken, sanırım kilo fobim var diye.. evet varmış. üstelik bu kilolar, bu koca döt ve göbek beni çok sevdi!
22 kilo fazlayla doğuma gittim, 3,750 çocuk doğurdum, eve döndüğümde sadece 2 kilo vermiştim!! emzirirken verirsin dediler, veremedim, zaten pek emziremedim de... çocuk hareketlenince verirsin dediler, veremedim... şimdi de herkes "ama 7 ay oldu nerdeyse hala şişkosun" diyo ve ben onlara 10 kilo fazlamla, koca dötüm ve göbeğimle vurmak istiyorum!

e tabi aslında biraz spor, biraz boğaz kısmak da lazım sanırım bunlardan kurtulmak için, ama bende onlar yok malesef... yıllarca öküz gibi yiyip tığ gibi dolaşmamla nam salmış ben, şimdinin dubası olarak nasıl kilo verilir, nasıl rejim-spor yapılır bilmiyorum! sığmayan kıyafetlerim dolapta zayıflamamı bekliyo, bense buzdolabının başında ne atıştırsam derdindeyim!

ama buna bi son vermem lazım. madem ki rejim yapamıyorum, nam nam nam her şeyi yiyorum, bari spor yapayım dedim ve bugün araştırmaya koyuldum. göbek eritici basit egzersizler buldum. ilk örnek şu video:




oldukça basit egzersizler... benim gibi hayatında hiç spor yapmamış tembel tenekeler için bile ideale benziyo... bakalım, yapıp size sonucu yazarım. sanırım yemeyi de biraz azaltsam hiç fena olmicak.. hmpf!

vermeyin oğlum hemen şu kiloları! ya da hamileliğinizde çok kilo alın. sonra biz şişkoları depresyona sokuyosunuz, olmuyo! adamın asabını bozmayın uleyn! (atarlı şişman iş başında)

19 Eylül 2013 Perşembe

ek gıda ve alerjik egzama

malum 6,5 aylık olduk...
5,5 aylıkken yazmıştım montessori, blw, olaylar olaylar diye.. aslında ben o araştırmaları yaparken karar vermiştim 6. ayı beklemeden ufaktan ek gıdaya geçmeye... blw'den zaten şimdilik vazgeçtim, eski usül gidelim, can paşa hazır olunca zaten kendi kendini besler dedim...

önce elma suyuyla başladık... can bayıldı! şapır şupur yalayıp yuttu elma suyunu... sonra annane memleketten mayalık yoğurt getirdi, günlük süt alıp bi güzel mayaladı, böylece yoğurda da geçtik... hatta ben gelip evde olduğum haftasonu patates-havuç-kabak'lı sebze çorbaları bile yaptım minnoşa ama pek haz etmedi çorbadan.. önce suyunu, ertesi gün püresini yedirdim ama 4-5 kaşıktan fazlasını yemek istemedi. ben de zorlamadım açıkçası... hatta ufaktan sütlü pirinçli muhallebiye bile başladık...

sonra 6. ay kontrolümüze gittik...

can'da alerjik egzama belirtileri oluşmuştu daha 3. aydayken... aslında alerjik egzamanın aksine bizimki özellikle göğüs bölgesinde ağırlıklıydı (alerjik egzamada özellikle bacak arkaları, kollar ve yanaklar olurmuş)... doktorumuz bizi cildiyeye yönlendirmiş, ayrıca süt ve yumurta alerjisi için test yaptırtmıştı. o gün can aşı da olmuştu ve çok huysuzdu, sürekli ağlıyodu. cildiye muayenesi boyunca da ağlamıştı. muayenede kalabalıktık o yüzden ben doktoru pek dinlemedim açıkçası. can'ı sakinleştirebilmek o an benim için her şeyden önemliydi. o yüzden 6. ay kontrolümüzde doktor amcamız can'ın bacak arkasındaki pütürleri farkedip "cildiyeci ne teşhis koymuştu" dediğinde aslında cevabı bilmediğimi farkettim ve oldukça utandım. bi de benim için nedense çocuk doktorumuzun dedikleri diğer doktorlardan daha önemli. doktor amcamız hemen sistemi açtı ve baktı: "evet, tahmin ettiğim gibi alerjik egzama" dedi... süt ve yumurta testi temiz çıkmıştı, o yüzden rahattım ben. ama can bebe ara ara kabarıp kızarmaya devam ediyodu. 6. ay muayenemizde de hafif kırmızılıkları vardı evet...
sonra da annaneyle beni bir güzel fırçaladı... ek gıdaya çok yavaş geçmemiz gerektiğini, ve bebemiz alerjik olduğundan her gıdayı mutlaka 3 gün kuralına uyarak vermemiz gerektiğini... bize bi tablo yaptı... önce sadece elma suyu... 3 gün sonra elma suyuna yoğurt ekledi... 3 gün sonraya da sebze çorbası dedi...

"kabarsam da sevimliyim"
peki biz ne yaptık... 3 gün kuralından sıkıldık... tekrar eski düzenimize geri döndük... elmalı, yoğurtlu, muhallebili, sebze çorbalı... aman dedik, eskiden böyle bişey mi vardı... yavaş yavaş arttırmaktansa biz birer eksilttik. 2 gün yoğurt vermedik, 2 gün elma suyu vermedik... böyle kafamıza göre bi sistem kurduk... sonra her şeye geri döndük tabi... peki noldu? can bebe bu sabah gene kabardı :(

belki yemeğe değil alerjisi, belki başka bi şeye... ama o şey neyse sanırım bu şekilde asla bulamıycam... o yüzden bu hafta bu ek gıda olayını sil baştan almaya karar verdim... eski usülleri bi kenara bıraktım...
pazartesi itibariyle 3 gün sadece elma suyu/püresi... 3. gün yoğurt eklenecek, sonraki 3 gün elma ve yoğurtla geçecek... 6. gün de çorbaya başlanacak.. sonra ne eklersek 3 gün sadece o beklenecek... sanırım bunu baştan yapsaydım iyi olurdu...

16 Eylül 2013 Pazartesi

alışveriş'in ardından

daha Can bebe içerdeyken yazmıştım alışveriş maceralarımızı..
eee madem bu malları 6,5 aydır kullanıyoruz, bari yorumlarımızı da yazalım da bi faydamız olsun :)

önce yatağımızla başlayalım: graco contour prestige
evet, 6,5 aydır bu yatağı kullanıyoruz. tabi acemi babanın çalıştığı gecelerde minnoşla koyun koyuna yattığımız günleri saymazsak :)

öncelikle yatağın titreşim, müzik, ışık vs. gibi fiyatına fiyat katan hiçbir özelliğini kullanmadım. titreşimi zaten çok saçmaydı, biraz korkutucu bulduk biz. o yüzden kullanmadık.
başucumuzda hep bi gece lambası vardı, o yüzden ışığını kullanmadık.
bize hediye gelen ışıklı müzikli gece arkadaşımızı hep daha çok sevdiğinden müziğini de kullanmadık.
zaten alt değiştirme zımbırtısını ve anlamsız dönencesini kurmadım bile. alt değiştirme tablası çok sallantılı gelmişti. bir de bize hediye gelen ikea alt değiştirme ünitesi (2 raflı) ilk aylar daha dönemezken hayatımı kurtardı. tam bizim hizamızda olduğu için eğilip bükülmeden altını değiştirebiliyoduk. hatta küvetimizi de onun üstüne koyup banyolarımızı da gayet keyifli yaptık. hareketlenmeye/dönmeye başlayınca o üniteyi bezlerimizi, battaniyelerimizi vs. koymak için kullanıyoruz artık. bence bu 2 raflı alt değiştirme ünitesi gayet kullanışlı. sıfır bel ağrısı :)
dönencesi de çok basitti, yine bize hediye gelen 2 dönence vardı, dönüşümlü olarak onları kullandım.
bi de çok büyük ve çok yer kaplıyo. büyük olduğu için odadan odaya götürmek mümkün değil, mutlaka kapamak lazım kapılardan sığmıyo çünkü. ayrıca benim yeteneksizliğim mi, zor mu bilemem ama kurduktan sonra tekrar kapatmayı başaramadım :( yani portatif değil sabit olarak kaldı.
hala 2 katlı kullanıyoruz henüz oturup dikilemediğimiz için. ama 2. katı biraz alçak geliyo bana, gece beslenmelerinde hep eğilmek zorunda kalıyorum. o yüzden yatağın altını yorgan ve battaniyeyle destekledim ki yükselsin.
sonuçta, o kadar para verip bunu almasak, normal 2 katlı bi park yatak da alsak olurmuş. aklınızda olsun...

ve arabamız; kraft twist rlx
ağır.. çok ağır... bizim minnoş biraz hızlı büyüdüğünden midir bilemem, bizim için kötü bi tercih oldu... oto koltuğunu kullandık 6 ay. kontrollere ya da gezmeye gittiğimizde hep oto koltuğuyla çıktık. kumaşı cildine alerji yaptığından kısa kolluları giymeye başladığımız anda havlu bezle kaplamak durumunda kaldım... ve tabi boyumuz biraz fazla uzun olduğundan şu an oto koltuğunu kullanamıyorum. sadece evde uyumakta zorlandığı zamanlarda içine koyup sallıyoruz.. başta port bebe, büyüdükçe oturma yeri olarak kullanılan kısımla geziyoruz şimdi. oturma pozisyonunda dışarı çıkıyoruz, içinde uyudu mu hop port bebeye dönüştürüp rahat bi uyku çekmesini sağlıyoruz.
ama tekrar ediyorum: ağır...
Can bebe ilk doğduğunda oturduğumuz ev zemin kattı. sokağa çıkarken sıkıntı yaşamıyoduk. ama şimdiki evimiz 3. katta ve asansör yok. ve yalnızken sokağa çıkamıyoruz...
iki parçalı olması da zorladı beni. bi elimde arabanın alt kısmı, diğer elimde oto koltuğunda çocuk, 3 kat inip çıkmak tam bi kabus-ki zaten pek mümkün değil...
şimdiki aklım olsa ne alırdım bilmiyorum, sanırım sadece tek parça olması ve hafif olması benim için tek önemli kriter olurdu. yürümeye başlayınca hemen bastona geçmeyi düşünüyorum.

sonuç olarak, iyi düşünün, kendi durumunuza göre karar verin. ama ben ikisinin de yanlış seçim olduğunu düşünüyorum. sevgili kraft ve graco yetkilileri, sözüm meclisten dışarı :) sonuçta ben nihai kullanıcıyım :) ben memnun kalmadığım yanlarını saydım, bi faydam olursa ne âlâ...

kullandığım/kullanmadığım diğer bebe ürünleriyle ilgili de bi ara uzun uzun yazıcam...

diş buğdayı


2,5 aylık olduğundan beri eller hep ağızda, salyalarımız hep her yerde.. bizim de parmaklar her gün Can paşanın ağzında tabi, çıktı mı diş, aman çıktı mı derdindeyiz.. 6. ayı doldurduğumuzun 2. günü bizim minnoşun incileri göründü..

o zaman bu müjdeyi herkese verelim diye aldı bizi bir diş buğdayı partisi telaşı.. internette araştırmalar yapıldı, tarifler alındı, eşe dosta haber salındı.. bikaç kez iptalin kıyısından dönsek de dişler göründükten 2 hafta sonra diş buğdayı partimizi yapmayı başardık... gerçi ne kadar başarılı olduk, ondan çok emin değilim :)

diş buğdayımızı annanemiz yaptı. ona tarifler götürdüm, o kafasına uyanı seçmeyi tercih etti. yarım kilo buğdayı alıp haşladı (yeter mi diyoduk ama arttı bile, bizim misafirler pek sevmedi bu diş buğdayını :)) içine biraz haşlanmış nohut attı. küçük lokumları da renk versin diye içine kattı, son olarak pasta süsüyle de süsledi. görüntüsü güzel, tadı vasat oldu. kuru aşure gibi bişey sonuçta :)

yanına börek ve muzlu pasta yaptık. gelenler bişeyler getirir diye güvendik ama gelen bi köstebek pasta bi de ıspanaklı börek oldu :) sonuçta karnımız doydu mu doydu :)

evi de süsledik, partiye hazır hale getirdik.

Can bebeye de ilk kravatlı yelekli takımını da giydirdik, başladık misafirleri beklemeye...

çok kalabalık bi davetli grubumuz yoktu, davetlilerden ekenler de çok oldu. biz bize ufak bi parti oldu kısaca bizimki.. ama Allah'tan böyle olmuş, çünkü minnoş daha kapıdan ilk misafir girdiği anda bastı yaygarayı.. halbuki Can kalabalığa alışık bi bebe, gelenlerden hepsini de daha önce görmüşlüğü var. ne oldu anlam veremedik ama o yaygaracı hali günün sonuna kadar devam etti.

geleneği bozmayıp diş buğdayının içine para sakladık. çıkan kişiye Can bebeyi baştan aşağı giydir diyecektik ki bi baktık gelen herkesin elinde poşet poşet hediye! zaten para da babamıza çıktı :) "ben oğluma zaten her şeyi alıyorum yeaaa" diyerek o da olayı kıvırdı :)

yani komik, bol yaygaralı-ağlamalı, biz bize ufak bi partimsi havasında geçti bizim diş buğdayımız :)

bize de daha yaygarayı basmadan çekebildiğimiz Can'ın takım elbiseli fotoğrafları hatıra kaldı :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...